3 Haziran 2013 Pazartesi

3 HAZİRAN 63... KALDI YÜREK SIZISI


                                   Kökü burda
                                             yüreğimde
                                   yaprakları uzaklarda bir çınar
                                   ıslık çala çala göçtü bir çınar
                                   göçtü memet diye diye
                                   şafak vakti bir çınar
                                   silkeledi kuşlarını,
                                                güneşlerini:
                    ''oğlum sana sesleniyorum işitiyor musun, memet,
                                                                                  memet''
....................................................                          

                                   ''Uyarına gelirse
                                                  tepemde bir de çınar''
                                                                demişti on yıl önce
                                   demek ki on yıl sonra
                                   demek ki sabah sabah
                                   demek ki ''manda gönü''
                                   demek ki ''şile bezi''
                                   demek ki ''yeşil biber''
                                   bir de memet'in yüzü
                                   bir de güzel İstanbul
                                   bir de ''saman sarısı''
                                   bir de özlem kırmızısı
                                   demek ki göçtü usta
                                   kaldı yürek sızısı
                                                     geride kalanlara

                                   nerdeyim ben
                                                  nerdeyim ?
                                   kimsiniz siz
                                                  kimsiniz ?

                                   yıllar var ki ter içinde
                                                     taşıdım ben bu yükü
                                   bıraktım acının alkışlarına
                                                          3 haziran 63' ü
                                   bir kırmızı gül dalı
                                                        şimdi uzakta
                                   bir kırmızı gül dalı
                                                         iğilmiş üzerine
                                   yatıyor oralarda
                                              bir eski gömütlükte
                                                          yatıyor usta
                                   bir kırmızı gül dalı
                                                         iğilmiş üzerine
                                   okşar yanan alnını
                                                      bir kırmızı gül dalı
                                                                      nazım ustanın...


1 Haziran 2013 Cumartesi

KIZILDERİLİ ŞEFİN MEKTUBU

Kızılderili Şef'in Amerikan Başkanına Mektubu

Yüzyıllardır halkımın üzerine merhamet gözyaşları döken şu sonsuz gökyüzü bir gün değişebilir. Bugün açık gözüken gökyüzü yarın bulutlarla kaplanabilir. Sözlerim, asla yer değiştirmeyen yıldızlar gibidir.

Şef Seattle her ne söylerse Washington'daki büyük Şef ona, güneşin ya da mevsimlerin dönüşüne
inandığı ölçüde inanabilir. Washington’daki Büyük Şef bize dostluk ve iyilik dilekleriyle birlikte
bizden topraklarımızı satın almak istediğini bildirmiş. Onun, bizim arkadaşlığımıza çok fazla ihtiyacı olmadığının farkındayız.

Merak ediyoruz ki gökyüzünü ve toprağın sıcaklığını nasıl satın alabilir ya da satabilirsiniz? Bunu anlamak bizler için çok güç.

Bir zamanlar insanlarımız bu topraklara tıpkı rüzgarda kıvrımlanan deniz dalgalarının kabuklu kum yüzeyleri kapladığı gibi yayılmışlardı. Çok uzun zaman geçti ve o büyük kabileler artık hüzünlü bir anı oldu.

Bu toprakların her parçası halkım için kutsaldır. Çam ağaçlarının parıldayan iğneleri, vızıldayan böcekler, beyaz kumsallı sahiller, karanlık ormanlar ve sabahları çayırları örten buğu; halkımın anılarının ve geçirdiği yüzlerce yıllık deneylerin bir parçasıdır. Ormandaki ağaçların damarlarında dolaşan su, atalarımızın anılarını taşır; biz buna inanırız.

Beyaz adamın ölüleri yıldızlar arasında yürümeye gittiklerinde, doğdukları ülkeyi unuturlar. Bizim ölülerimiz bu güzel dünyayı asla unutmazlar. Çünkü o Kızılderili’nin anasıdır. Biz dünyanın parçasıyız ve o da bizim parçamız. Güzel kokan çiçekler bizim kız kardeşlerimizdir; geyik, at, büyük kartal, bunlarsa bizim erkek kardeşlerimiz, kayalık tepeler, çayırlardaki ıslaklık, tayın vücut ısısı ve adam, hepsi aynı aileye aittir.

Büyük Beyaz Reis bize rahat yaşayacağımız bir yerin ayrılacağını, bize babalık edeceğini, biz kızılderililerin ise onun çocuktan olacağımızı söylüyor. Toprağımızı alma teklifini düşüneceğiz, ama bu kolay olmayacak. Çünkü bu toprak bizim için kutsaldır. Dereler ve nehirlerden akan, parıldayan sular, sadece su değil atalarımızın kanlarıdır. Eğer size toprak satarsak, onun kutsal olduğunu hatırlamalısınız ve çocuklarınıza da onun kutsal olduğunu öğretmelisiniz. Göllerin berrak suyundaki her hayali yansıma, halkımın yaşamından anılar ve olaylar anlatır. Suyun mırıltısı babamın babasının sesidir. Nehirler erkek kardeşlerimizdir, susuzluğumuzu giderirler, nehirler kanolarımızı taşırlar ve çocuklarımızı beslerler. Eğer size toprağımızı satarsak hatırlamalısınız ve çocuklarınıza öğretmelisiniz ki nehirler bizim kardeşlerimizdir ve sizin de bundan dolayı nehirlere herhangi bir kardeşe göstereceğiniz sevgiyi göstermelisiniz.

Biliyorum, beyaz adam bizim gibi düşünmez. Beyazlar için bir parça toprağın diğerinden farkı yoktur. Beyaz adam topraktan istediğini almaya bakar ve sonra yoluna devam eder. Çünkü toprak beyaz adamın dostu değil, düşmanıdır. Beyaz adam topraktan istediğini alınca başka serüvenlere atılır.

Beyaz adam annesi olan toprağa ve kardeşi olan gökyüzüne, alıp satılacak, işlenecek, yağmalanacak bir şey gözüyle bakar. O'nun bu ihtirasıdır ki toprakları çölleştirecek ve her şeyi yok edecektir.

Beyaz adamın kurduğu kentleri de anlayamayız biz Kızılderililer. Bu kentlerde huzur ve barış yoktur. Baharda yaprakların açılışını ya da böceklerin kanat vuruşlarını duyacak yer yoktur. Belki bir vahşi olduğum için anlayamıyorum ama benim ve halkım için önemli olan şeyler oldukça başka. İnsan bir su birikintisinin etrafına toplanmış kurbağaların, ağaçlardaki kuşların ve doğanın seslerini duymadıkça yaşamın ne değeri olur?

Bir kızılderiliyim ve anlamıyorum. Biz kızılderililer, bir su birikintisinin yüzünü yalayan rüzgarın sesini ve kokusunu severiz. Hava önemlidir bizim için. Ağaçlar, hayvanlar ve insanlar aynı havayı koklar. Beyaz adam için bunun da önemi yoktur. Ancak size bu toprakları satacak olursak havanın temizliğine önem vermeyi de öğrenmeniz gerekir. Çocuklarınıza havanın kutsal olduğunu öğretmeniz gerekir. Hem nasıl kutsal olmasın ki hava? Atalarımız doğduktan gün ilk nefeslerini onun sayesinde almışlardır. Ölmeden önce son nefeslerini de gene bu havadan almazlar mı?

Toprak satmamız için yaptığınız öneriyi inceleyeceğiz. Eğer önerinizi kabul edecek olursak, bizim de bir koşulumuz var; beyaz adam bu topraklar üzerinde yaşayan bütün canlılara saygı gösterecek. Ben bir vahşiyim ve başka türlü düşünemiyorum. "Yaylalarda cesetleri kokan binlerce buffalo gördüm. Beyaz adam trenle geçerken vurup öldürüyor bu hayvanları sadece eğlenmek için. Dumanlar püskürten bu demir atın bir buffalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor. Biz sadece yaşayabilmek için avlarız buffaloları. Bütün hayvanları öldürecek olursanız nasıl yaşayabilirsiniz? Canlıların yok edildiği bir dünyada insan ruhu yalnızlık duygusundan
ölmez mi?

Unutmayın bugün diğer canlıların başına gelen yarın insanın başına gelir. Çünkü bütün hepsinin arasında bir bağ vardır.

Şu gerçeği iyi biliyoruz: Toprak insana değil, insan toprağa aittir. Ve bu dünyadaki her şey, bir ailenin fertlerini birbirine bağlayan kan gibi ortaktır ve birbirine bağlıdır. Bu nedenle de dünyanın başına gelen her felaket insanoğlunun da başına gelmiş sayılır.

Bildiğimiz bir gerçek daha var; sizin Tanrınız bizimkinden başka bir Tanrı değil. Aynı Tanrının yarattıklarıyız. Beyaz adam bir gün bu gerçeği de anlayacak ve kardeş olduğumuzu fark edecektir. Siz Tanrınızın başka olduğunu düşünmekte serbestsiniz. Ama hepimizi yaratan Tanrı için kızılderili ile beyazın farkı yoktur.

Ve kızılderililer gibi Tanrı da toprağa değer verir. Bu toprağa saygısızlık, Tanrının kendisine saygısızlıktır. Beyaz adamı bu topraklara getiren ve kızılderiliyi boyunduruk altına alma gücünü veren Tanrının adaletini anlayamıyoruz. Tıpkı buffaloların öldürülüşü, ormanların yakılışı, toprağın kirletilişini anlamadığımız gibi.

Bir gün bakacaksınız gökteki kartallar, dağları örten ormanlar yok olmuş, yabani atlar ehlileştirilmiş ve her yer insanoğlunun kokusuyla dolmuş. İşte o gün insanoğlu için yaşamın sonu ve varlığını devam ettirebilme mücadelesinin başlangıcı olacak.

Gündüz ve gece bir arada olamaz. Kızılderililer her zaman beyazlardan tıpkı sabah sislerinin güneşten kaçtığı gibi kaçmışlardır. Bütün bunlara rağmen, teklifinizi tartışacağız. Ve umuyorum ki, halkım bunu kabul edecek ve Büyük Beyaz Şef'in vaadettiği üzere beraber barış içinde yaşayacağız. Böylece Ay birkaç kez daha doğacak, birkaç kış daha geçecek. Geri kalan günlerimizi nerede geçirdiğimiz önemli değil. Çocuklarımız babalarının yenilgiyle aşağılandığını gördüler. Savaşçılarımız utanç duydu ve yenilgiden sonra günlerini aylaklık etmek ve vücutlarını tatlı yiyecekler ve sert içkilerle kirletmekle harcıyorlar. Birkaç saat, birkaç kış ve bu dünyada bir zamanlar yaşamış büyük kavimlerin veya şimdi ufak topluluklar halinde ormanda dolaşanların çocukları da kalmayacak; bir zamanlar sizinkiler gibi güçlü ve umutlu olanların mezarlarında yas tutmak için. Ama, niye insanlarımın kaderi için yas tutayım ki? Tıpkı deniz dalgaları gibi kabileler kabileleri, uluslar ulusları takip ediyor. Bu doğanın düzenidir ve teessüf gerekmez. Yok oluşumuz çok uzak olabilir ama kesinlikle bir gün gerçekleşecek; son kızılderili yok olup kabilemin hatıraları beyazlar için bir tarih olduğunda, bu kıyılar kabilemin görünmez cesetleriyle kaynaşacak.

Çocuklarınızın çocukları kendilerini bir dükkanda, bir yolda, boş bir yerde yalnız olarak düşündüğünde aslında yalnız olmayacaklar. Dünyanın hiçbir yerinde tamamen ıssız bir yer yoktur. Geceleri, şehir ve kasabalarınızın caddeleri boşalmış gibi görünse de, aslında, bir zamanlar oralarda yaşamış ve bu güzel toprakları gerçekten seven ruhlarla dolu olacaktır. Beyaz adam asla yalnız kalamayacaktır.

Beyaz adamın, benim insanlarıma saygı göstermesini sağlamalısınız, çünkü; ölüler güçsüz değildir.

Ölü mü dedim?... Ölüm diye bir şey yoktur ki sadece dünya değiştirir insan.

Şef Seattle, 1854

30 Mayıs 2013 Perşembe

KURU DOMATES EZMESİ

Kuru domates ezmesi tarifi
Cevizli bezirgani tarifi
Kuru domates ezmesi nasıl yapılır
     Bahar aylarının son günlerinde, yenilerine yer açılsın diye geçen yazdan kuruttuğum, dondurucuya koyduğum sebzeleri tüketmeye çalışıyorum.Kurutulmuş domateslerle yapılan bu ezmeyi meze veya kahvaltılarda ekmeklerinizin üzerine sürerek de tüketebilirsiniz.Ben bir kaç dal reyhan ekledim, siz reyhan bulamaz iseniz, bir kaç dal maydanoz kullanabilirsiniz.İstediğiniz kıvama gelinceye kadar zeytinyağı veya domatesleri ıslattığınız sudan ekleyerek karışımı açabilirsiniz.
Malzemeler:
  • 10-15 adet kurutulmuş domates 
  • 1 yemek kaşığı acı biber salçası
  • 2-3 diş sarımsak 
  • Yarım su bardağı ceviz 
  • 3-4 dal reyhan 
  • 4-5 yemek kaşığı zeytinyağı
  • 1 adet limonun suyu
  • 1 tatlı kaşığı tuz 
Yapılışı:
  • Domatesler kaynar su içinde yumuşayana kadar bekletip, suyu süzdürülür.
  • Domatesler minik minik doğranır.
  • Acı biber salçası, tuz, zeytinyağı ve limon suyu eklenir.
  • Karışıma ince kıyılmış reyhan, irice dövülmüş ceviz ve sarımsak da eklenip iyice karıştırılır.

28 Mayıs 2013 Salı

SULTANİ BEZELYE YEMEĞİ

Sultani bezelye yemeği tarifi
Sultani bezelye nasıl pişirilir
Yaprak bezelye yemeği tarifi
     Sultani bezelye veya diğer bilinen adı ile yaprak bezelyenin pazarlarda bulunma süresi bir kaç hafta ile sınırlı eğer pişirmeyi düşünüyor iseniz bu günler son günleri sanıyorum.İlk çıktığında çok taze olan bezelye çok çabuk pişiyor ve pek kılçığı olmuyor ama sonra ki günlerde  pişme süresi biraz daha uzayabiliyor.Sultani bezelye bulunduğu o kısacık süre içinde yenilmesi gereken lezzetlerden diye düşünüyorum.
Malzemeler:
  • 500 gram sultani bezelye 
  • 1 adet kurusoğan 
  • 2 adet domates 
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı 
  • 1 çay kaşığı karabiber
  • 1 demet dereotu
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1,5 su bardağı sıcak su
Yapılışı:
  • Bezelyelerin varsa kenarlarındaki kılçıklı kısımları alınıp, temizlenir.
  • Kurusoğan yemeklik doğranıp zeytinyağında pembeleştirilir.
  • Küp küp doğranmış domatesler ve bezelyeler eklenir.
  • Sıcak su eklenerek kısık ateşte ağzı kapalı olarak pişirilir.
  • Üzerine ince kıyılmış dereotu serpilip servis edilir.

27 Mayıs 2013 Pazartesi

TUZLU MİNİK KURABİYE

Tuzlu minik kurabiye tarifi
Tuzlu minik kurabiye nasıl yapılır
Susamlı tuzlu kurabiye tarifi
     Günün her saatinde çayın yanında atıştırmalık olarak yenebilecek tuzlu minik kurabiyeler, o kadar minikler ki çok sayıda yeseniz de, normal  boyutta ki kurabiyelerden 4-5 tane yemiş gibi oluyorsunuz :) Fındık büyüklüğüne yakın yuvarladığım kurabiyeler ile bu hamurdan 140 adet minik kurabiye çıktı.İsterseniz bu kurabiyeleri ağzı kapalı bir kavanoz içinde uzun süre bayatlamadan saklayabilirsiniz.
Malzemeler:
  • 250 gram tereyağı 
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı 
  • Yarım çay bardağı elma sirkesi 
  • 1 tatlı kaşığı tuz 
  • 1 tatlı kaşığı toz şeker 
  • 1 paket mahlepli kabartma tozu 
  • Yarım çay bardağı kavrulmuş susam 
  • 3,5 su bardağı un 
Üzerine:
  • 2 adet yumurtanın sarısı 
  • Susam 

Yapılışı:
  • Susam tavada sürekli karıştırılarak yakmadan kavrulur, soğutulur.
  • Oda sıcaklığında ki tereyağına susam ve diğer malzemeler karıştırılıp, yumuşak ele yapışmayan bir hamur yoğurulur.
  • Hamurun üzeri örtülüp, yarım saat kadar dinlendirilir.
  • Fındık büyüklüğünde minik toplar yuvarlanır.
  • Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralıklı olarak dizilir.
  • Üzerine yumurta sarısı sürülüp, susam serpilir.
  • Önceden ısıtılmış 175 derece fırında üzeri iyice kızarana kadar pişirilir.
  • Ağzı kapalı bir kapta uzun süre bayatlamadan saklanabilir.

24 Mayıs 2013 Cuma

TURP OTU SALATASI

Turp otu salatası tarifi
Turp otu salatası nasıl yapılır
Eşekturpu tarifi
Vruvez Tarifi 

     Turp otu; eşek turpu veya vruvez de denilen Ege'nin en çok bilinen ve en sevilen otlarından biridir.Her ne kadar salata desek de; ılık  ılık yemek olarak, soğuk meze olarak, kavurup yumurta kırarak yada karışık ot içinde değişik kullanımları olan bir ottur.Turp otunun kökleri çok fazla kum tuttuğundan hiç kum kalmadığına emin oluncaya kadar yıkayıp, biraz da sirkeli su da bekletmek gerekebilir.Eğer otunuz fazla ise suyun soğumaması için, kaynar suya bir kaç defa da atılarak pişirilmelidir.
Malzemeler:
  • Yarım kilogram turp otu 
  • 1 adet limonun suyu 
  • 1 tatlı kaşığı tuz 
  • Yarım çay bardağı zeytinyağı 

Yapılışı:
  • Turp otlarının sert dalları, sararmış yaprakları temizlenir.
  • Uç kısmından üç dört parmak yapraklı kısmı kesilip, atılır.
  • Bol su ile bir kaç defa diplerinde hiç kum kalmayıncaya kadar yıkanır.
  • Kök kısımları bütün kalacak şekilde parçalamadan bıçakla artı şeklinde kesilir.
  • Diğer kısımları çatala gelecek büyüklükte irice parçalar halinde doğranır.
  • Derin bir tencerede bol kaynar su içinde kök kısımları yumuşayana kadar haşlanır.
  • Ot miktarı fazlaysa her defasında yeni kaynar suya azar azar atılarak haşlanır.
  • Otların yeşil rengini koruması için soğuk suya batırılıp çıkartılarak süzgece alınır.
  • Suyu iyice süzülünce servis tabağına alınır.
  • Tuz ve zeytinyağı çırpılarak hazırlanan sos eklenir.
  • Renginin kararmaması yeşil rengini koruması için, servisten hemen önce limon suyu ve istenirse dövülmüş sarımsak eklenir.
  • Ilık olarak servis edilir.

22 Mayıs 2013 Çarşamba

GELİNCİK ŞERBETİ

Gelincik Şerbeti Tarifi
Gelincik Şerbeti Nasıl Yapılır

     Eskiden mahalle aralarında ki gazoz imalathanelerini saymaz isek, gazlı içeceklere ulaşmak bu kadar kolay değildi, bu kadar çok çeşit de yoktu zaten. Sıcak yaz aylarında misafirlere ayranlar, limonatalar, şerbetler ikram edilirdi. Gelincik şerbeti de bu ikramlar arasındaydı. Göz alabildiğince kıpkırmızı tarlalardan topladığımız gelincikleri, annelerimiz şerbet yapar, misafir gelince buzlu buzlu ikram ederlerdi. Kışın gelincik bulunmayacağından bir kısmını da kış hazırlıkları kapsamında kaynatıp, şişelerlerdi. Şehirlerin içinde artık çok fazla gelinciğe rastlanmasa da, kırlara çıkınca veya şehirler arası yol kenarlarında hala gelinciklerin kırmızıya boyadığı tarlalar görüyorum. Bu gelincikleri de geçenlerde gittiğimiz Giritliler Şenliği'nden dönerken topladım ve annemin yaptığı gibi annemden kalan gardanlık ile servis ettim.
Malzemeler:  
  • 4-5 avuç gelincik yaprağı 
  • 1 adet limonun suyu
  • 1 çay kaşığı limon tuzu 
  • 4-5 su bardağı su  
  • Toz şeker

    Yapılışı:
  • Gelincik çiçekleri toplanır.
  • Yaprakların siyah kısımları elle kopartılır.
  • Kalan yapraklar bol su ile zedelemeden yıkanır.
  • Kavanoza su, yapraklar, limon tuzu ve limon suyu konulup ağzı sıkıca kapatılır.
  • Güneş gören bir yerde, bir hafta bekletilip renginin çıkması sağlanır.
  • Rengi beyazlaşan gelincik yaprakları süzgeçten geçirilip, atılır.
  • Şeker eklenip, şeker oranı tercihinize göre ayarlanır.
  • Biraz daha soğuk su ve bol buz eklenerek servis edilir.

20 Mayıs 2013 Pazartesi

PEYNİRLİ SİMİT

Peynirli simit tarifi
Peynirli simit nasıl yapılır
     Geçen yaz Midilli gezisi sırasında bir pastahaneden aldığım simitin şeklini çok beğenmiştim. Tarifini bilmiyorum ama ben kullanılan malzemeleri tahmin etmeye çalışarak benzerini yaptım.Hamurda açılan kesiklerden peynirin akıp çıkmaması için yağlı bir peynir kullanmamak daha iyi olur diye düşünüyorum.
Malzemeler:
  • 1 su bardağı zeytinyağı 
  • 1 su bardağı yoğurt 
  • 1 adet yumurta 
  • 1 paket kabartma tozu 
  • 4 su bardağı un
  • 1 tatlı kaşığı tuz
  • 1 adet yumurtanın sarısı
  • Susam 
İç malzemesi:
  • 500 gram az yağlı beyaz peynir 
  • Yarım demet maydanoz 
  • 1 tatlı kaşığı karabiber 

Yapılışı:
  • Un geniş bir kaba elenir.
  • Unun ortası havuz gibi açılıp, yoğurt, zeytinyağı, yumurta, tuz ve kabartma tozu eklenip, yoğurulur.
  • Üstü örtülen hamur yarım saat kadar dinlendirilir.
  • Yağlı olmayan bir peynir çatal ile ezilir, maydanoz ve karabiberi eklenir.
  • Hamur sekiz bezeye ayrılıp, üstü örtülür.
  • Hamur bezeleri merdane ile unlanmış tezgah üzerinde eni 5-6 cm ,boyu 20-25 cm olacak şekilde açılır.
  • Açılan hamura bıçakla iki taraflı kesikler atılır.
  • Kesiklerin üstüne iç malzemesi boydan boya yayılır.
  • Ek yeri alta gelecek şekilde çevrilip, yuvarlak simit şekli verilir.
  • Yağlı kağıt serilmiş fırın tepsisine aralıklı olarak dizilir.
  • Simitlerin üzerine yumurta sarısı sürülüp, susam serpilir.
  • Önceden ısıtılmış 180 derece fırında, simitlerin üzeri kızarana kadar pişirilir.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

CUNDA TAŞ KAHVE PASTASI

Taş Kahve Pastası
Şeker hamurlu doğum günü pastası 
                                       
                                         Hava, martılar, ışıklı şehir
                                         Sarhoş ediyor beni yosun kokusu
                                         Hilesiz kucaklamak istiyorum
                                         Dünyayı, şehri ve seni
                                         Dünyayı güzellik kurtaracak
                                         Bir insanı sevmekle başlayacak her şey.
     

      Taş kahve, gerçekten Cunda'nın en güzel, en özgün binalarından biri. Tarihi yüzyılı aşan bu bina adanın tarihine olduğu kadar çoğu zaman bizim de anılarımıza ortaklık eden bir mekan oldu. Bazen; ada çayı kokuları arasında, kahvenin ortasına kurulan sobanın etrafında Ayvalık tostu ile kahvaltımızı ettik. Bazen, hastalıklarla uğraşmaktan yorulup, deniz kenarında batan güneşe karşı buz gibi biralarından içip, dertlerimizi biraz olsun erteledik. Bazen, sakızlı kahvesini içerken kapı önünde tavla oynadık. Kırlangıçların kahvenin yüksek tavanı ile duvarı arasına yaptıkları yuvalara girip çıkmaları, aşağıda ki kalabalığa aldırış etmeden yavrularını beslemeleri ise kahvenin en sevdiğim yanlarından. Çocukluk yıllarımda dedemin evinin saçağında da her zaman yuva yapan kırlangıçlar olurdu, belki de taş kahvenin  kırlangıçları ile  onlar aynı ailedendirler kim bilir :)

   
     Her insanın anılarında değişik şehirler, değişik mekanlar yer alır, Taş Kahve ve Cunda'da bizim anılarımızda... Bu anılarımız arasında pastası da bulunsun diye düşünerek, eşimin doğum günü pastasını Taş Kahve önündeki bir fotoğrafından esinlenerek yaptım. Dilerim, ömrün Taş Kahve kadar uzun olur, dostlarınla dolup taşar ve bu ömür içinde hep güzel anılar, dostlar biriktirirsin. Nice nice yıllara mutlulukla, sağlıkla ve hep birlikte...
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...